Deutsche Kinderbücher

Etiketler

31 Ocak 2019 Perşembe

Tuz Seramiği

Haftalardır yapmayı planladığımız, ama bir türlü fırsat bulup yapamadığımız tuz seramiğini bu akşam Eymen'le birlikte yaptık. Hiç de gözümde büyüttüğüm kadar zor değilmiş. Bundan sonra sık sık yaparız herhalde. Hatıra kutumuzun içerisine saklayabileceğimiz birkaç el yapımı sanat eserimiz de, bu akşam itibari ile tamamlanmış oldu. İnsanların eskiye olan özlemleri, fotoğraf veya hatıra arayışları gün geçtikçe, her yaşa bir yenisi eklendikçe, küçükler büyüdükçe,  büyükler eksildikçe hızla artıyor. Şimdiden ne biriktirirsek, ne kadar çok biriktirirsek o kadar kâr. Minik ellerle yapılan ilk tuz seramiği eserimiz:






Malzemelerimiz ise evde rahatlıkla bulunabilen malzemeler olduğundan herkese bu güzel aktiviteyi tavsiye ediyorum. Bu güzel etkinlik sayesinde çocukların hem hayal güçleri gelişiyor, hem sanatsal becerileri ortaya çıkıyor, hem de küçük kasları gelişiyor. Tabi bunların yanında çok da eğlenceli vakit geçirmiş oluyorlar. Yani bir taşla bir sürü kuş vurmuş oluyoruz. Yapacak olan herkese bol eğlenceler diliyorum.

Malzemeler: 
Bir su bardağı tuz
Bir su bardağı su
İki su bardağı un
Sulu veya guaj boya
Vernik

Yapılışı:
Tuz, su ve unu yumuşak bir hamur haline getirene kadar iyice karıştırıyoruz. Daha sonra elimizle istediğiniz şekli verip, 100 derecelik fırında iyice kuruyuncaya kadar pişiriyoruz. Soğuduktan sonra boyuyor ve üzerine daha parlak gözükmesi için vernik sürüyoruz. Hepsi bu kadar.




Eşleştirme Mimi

Sevgili  Sevde nin başlatmış olduğu eşleştirme miminde, benim partnerim olan Sessiz Gemi bana bazı sorular yöneltti ve ben de elimden geldiğince cevaplamaya çalıştım. Sorular çok güzeldi. Cevaplarken çok keyif aldım.  İnşallah okurken sizler de keyif alırsınız. Bu güzel mim için sevgili Sevde ve Sessiz Gemi'ye tekrar teşekkür ediyorum.

1-Kendini anlatmak için beş şey söyleyin deseler bunlar ne olurdu? İlla mantıklı şeyler olmaları gerekmiyor mesela limon çiçeği bile diyebilirsin :)

Evli, mutlu, çocuklu, huzurlu, okullu🙏

2-Ruhun bir renk ve bir ses olsaydı hangi renk ve nasıl bir ses olurdu?(ses yerine müzik de düşünebilirsin)

Ruhum bir renk olsaydı, kesin yanar dönerli bir renk olurdu. Çünkü genelde sakin duruşuma rağmen, ruh halim genelde değişkendir. 
Ruhum bir ses olsaydı da herhalde davul sesi olurdu. Hani davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş ya, benim de kendimde eksik bulduğum çok noktalarım var. Yani uzaktan fark edilmese bile ben kendimi iyi tanıyorum.  🤔

3-Hayatındaki değişiklikler seni paniğe sürükler mi? Öyle olursa bununla nasıl baş edersin?

Ben çok çabuk panik olan birisiyim. Değişikliklere çabuk adapte olamam. Olumlu değişikliklerle baş etmesi kolay da, olumsuz değişiklikler beni çok yıpratır. Onlar beni yıpratırken, ben de istemeden de olsa çevremi yıpratırım. Bu da benim en kötü yönüm sanırım. Bunlarla baş edebilmem için genelde çevremin desteğine ihtiyaç duyarım. 

4-Her insanın neşesini kaybettiği anlar olur. Yeniden enerji toplamak ve ruhunu dinlendirmek için bir ritüelin var mı? Mesela bazıları uyur, bazıları bahar temizliği yapar veya tek başına yürüyüşe çıkar. Peki sen?

Ben neşemi kaybettiğimde, hemen bir kağıt kaleme sarılıp, bir şeyler yazmam ya da çizmem gerekir. Ancak bu şekilde içimdekileri atıp, ruhumu dinlendirebilirim. 

5-Kararların ve seçimlerin konusunda fevri misin yoksa düşüncelerini bir süre süzmeyi mi tercih edersin?

Bence ben çok çabuk karar verebilen bir insanım. Aklıma bir şey düştüğünde onu hemen yapmam ya da almam gerekir. Çok fazla düşünmem. 

6-Çok sevdiğin kişiler tarafından kırılırsan bunu içinde mi yaşarsınız yoksa belli mi edersin?

Çok sevdiğim kişiler aile içindense, onlara belli ederim. Ancak arkadaş ya da akraba ise belli etmem, sadece içimde yaşarım. Çünkü aile ile kan bağı olduğundan kırgınlık çabuk geçiyor. Bu yüzden kırgınlık geçmeden, beni kırdıklarını fark etmelerini sağlarım. Ancak beni kıran, aile dışından birisi ise, çok sevsem de, kırılınca düzelmesi zor oluyor. Bu yüzden içimde yaşamaya çalışırım. Ta ki o anlayana kadar. 

7-Çocukluğuna dair aklına gelen en komik en neşeli anıyı anlatır mısın?

Arkadaşımla okuldan dönüyorduk. O bana "dondurma alalım mı" diye sordu. Ben de o gün, bütün paramı harcamıştım. Ama o öyle sorunca, ikimizinkini de o ödeyecek zannettim. Dondurmalarımızı aldık ve parayı ödeyeceğimiz sıra ikimiz de birbirimize bakmaya başladık. Meğer onda da para yokmuş. Dondurmacı amca durumu anlayınca, "sonra verirsiniz" dedi. Çok utanmıştım ama aklımıza geldikçe çok güldüğüm bir anımız oldu.

8-İnsanın içsel enerjisinin talihine yansıdığına veya altıncı hisse inanır mısın, bu gibi şeyler hakkında neler düşünürsün?

İnanırım. Kendimi iyi ve enerjik hissettiğim zaman, o gün işlerim hep yolunda gider. Güne kötü başladıysam ya da karamsarsam, nerede talihsizlik varsa beni bulur. Hepsi birbirini çekiyor yani. 
Altıncı hisse de inanırım. İnsan bazen 5 duyusuyla hissedemediği ya da anlayamadığı bir çok şeyi iç sesiyle anlayabiliyor.  

9-Gitmeyi en çok sevdiğin yer neresi?

Gitmeyi en çok sevdiğim yer, her zaman Türkiye, Kocaeli. Her tatilde oraya gitsem de, her an yine oraya gitmeyi istiyorum. Bülbülü altın kafese koymuşlar, yine de vatanım demiş. Benimki de öyle. 🇹🇷🇹🇷🇹🇷

10-Görmeyi en çok istediğin yer neresi?

Görmeyi en çok istediğim yer: Cennet🙏

11-Kitap okuma ritüelin nasıldır? Mesela müzik ve kahve-çay eşliğinde mi okursun yoksa sessiz bir ortam mı tercih edersin? Şimdi aklına gelen bir kitap söyler misin?

Kitabı, sessiz ve sakin bir ortamda Türk kahvesi içerken okumayı severim. Gün içerisindeki en büyük keyfim de budur. 

12-Bir değişiklik yapalım son olarak yoruma gelenler için bir soru sorar mısın? :)

Elinizde sihirli bir silgi olsa, hayatınızdaki hangi olayı silersiniz?




26 Ocak 2019 Cumartesi

Bambu Ağacı Bize Ne Öğretir?

Çocuk yetiştirmek güzeldir, özeldir, değerlidir ama çok da zordur. Bakıp-büyütmek, öğretmek, onunla birlikte öğrenmek, gülmek, sevinmek, sevmek, sevilmek... ve daha sayfalara sığdıramayacağım bir çok şeyi yaşamaktır. 
Dün oğlumun okulunda veli toplantısı vardı. Toplantı sonucunda bazı velilerin çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslayıp, kendi çocuklarının başarısını derecelendirmeye çalıştıklarını gördüm. Bazıları bu durumdan çok çok çok memnunken, bazıları ise "Benim çocuğum neden çok geç öğreniyor? Neden başarılı olamıyor?" şeklinde hayıflandıklarına şahit oldum. Oysa ki her çocuğun öğrenme hızı, şekli, eğilimi  farklıdır. Her çocuk kendine özeldir. Tabii ki herkes bir konuyu ya da bir derse hemen öğrenemez. Adım adım ilerleyip, basamak basamak çıkıp, sonunda zafere ulaşılır. Bu zafere ulaşmak için de hem çocuğun, hem ailenin, hem de öğretmenlerin işbirliği içerisinde olması çok önemlidir. Sabır ise bu konunun mihenk taşıdır. Bu konu ile ilgili çok güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yazıyı en kısa zamanda Almanca'ya çevirip, bir dahaki toplantıda çocuğumun sınıfında okumak, hatta velilere dağıtmak istiyorum. 

Bambu Ağacı

Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir:

Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.

Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.

Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.

Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.

Akla gelen ilk soru şudur: Bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?

Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır.

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?…

Başarının şartları her zaman çok basittir.

Bir süre için çalışın.
Bir süre tahammül edin.
Her zaman inanın.
Ve hiçbir zaman geri dönmeyin.

22 Ocak 2019 Salı

Bom💣




Hem konsantrasyon hem de matematik oyunu oynamak isteyenler için çok basit bir etkinliğimiz var. Biz bu oyunu, Eymen birinci sınıfa başladığından beri ara sıra oynarız. Bu sıralar pek oynamadığımız aklıma geldi ve kahvaltı öncesi küçük bir oyun turu yaptık. Önceden bu oyunu hep 5 veya 10'un katları olacak şekilde oynardık. Ama artık üçüncü sınıfta olduğumuz için, biraz daha zorlaştırmaya ve 7'nin katları şeklinde oynamaya karar verdik. Oyunumuz çok çok çok basit. Hem de hiçbir malzeme gerektirmiyor. Oynama şekline gelirsek: 1,2,3,4,5,6,bom,8,9,10,11,12,13,bom,15,...20,bom,22,23,.....,bom. Bu oyun 2'nin, 4'ün ,10'un,11'in katları şeklinde her türlü oynanabilir.  Oyunda hem eğlence, hem adrenalin, hem de matematiksel becerilerin geliştirilmesi veya pekiştirilmesi gibi bir çok içerik mevcuttur. Oynayacak olan herkese bol eğlenceler💣

20 Ocak 2019 Pazar

Sevde'nin Mimi



Sevgili Sevdenin Şiirleri çok güzel bir mim hazırlamış. Bize de katılmak düşer. Teşekkürler Sevde

1) Hayat sizce nedir?

Bence hayat bazıları için uzun, bazıları için ise kısa bir yolculuktur. Annemizin kucağından, birkaç kişinin omuzlarında taşınacağımız zaman birimidir. Önemli olan ise bu zaman birimini kaliteli geçirebilmektir.


2) Sen nasıl bir insansın? (olumlu/olumsuz)

Ben, her zaman olumlu ve sıcakkanlı olma taraftarıyım ve buna da meyilliyimdir. Ancak bazen karşımdaki insana göre değişken olabiliyorum. Benim güler yüzlü olmama karşılık, karşımdaki olumsuzsa, bakışlarıyla beni rahatsız ediyorsa, ben de ona karşı sıcak olamam. Olmaya çalışsam da becerebildiğimi zannetmiyorum. Sanırım bu da benim eksik noktam. 
Karşımdaki insan gözleriyle bana gülümsüyorsa, ben ona kaynar kazan kadar sıcak olabilirim.  

3) İnsanlar sizi hiç üzdü mü, kırdı mı?

Bu soruyu pas geçsem daha iyi olurdu aslında. Çünkü ben çabuk kırılan biri olduğumdan, bu durum başıma epeyce geldi. Ama şükürler olsun ki çabuk geçiyor.😊

4) Sizce dost nedir?

Bazen yanında huzur bulduğum, sohbetinden keyif aldığım, yokluğumda gözümü arkada bırakmayacak şekilde bir çok şeyi emanet edebileceğim kişidir.
Bazen de bir film izlerken, filmin içindeki kahramanlar ya da sessizlikte okumuş olduğum bir kitap da benim güzel dostlarımdır.


17 Ocak 2019 Perşembe

Beyin Jimnastiği



Sabahları Eymen'i okula götürürken, bazen küçük hafıza oyunları oynuyoruz. Bu sabah yine oynayınca, aklıma buraya da yazmak geldi. Evde, okulda, yolda, arabada, kısacası her yerde oynanabilecek çok basit ve eğlenceli bir oyun. Üstelik hiç de materyal gerektirmediğinden, çok da pratik diyebilirim. Oyunumuz şöyle: 
Ben bir kelime söylüyorum. Örneğin "elma". Daha sonra Eymen benim söylemiş olduğum elma kelimesini tekrar ediyor. Ardından ben armut diyorum. Eymen ise benim başta söylemiş olduğum elma ve ardından armudu söylüyor. Ben daha sonra muz diyorum. Eymen ise elma, armut, muz diyor. Ben bu sefer karpuz diyorum. Eymen ise elma, armut, muz, karpuz diyor. Bir şekilde elma, armut, muz, karpuz, üzüm, kavun, incir…  şeklinde oyunumuzu sürdürüyoruz. Gerçekten hem eğlenceli, hem de hafıza güçlendirici çok güzel bir oyun diyebilirim. Sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de çok sağlıklı olduğunu düşündüğüm bir çalışma. Bunu meyvelerle, ev eşyalarıyla, içeceklerle, film veya şarkı isimleriyle ya da bambaşka objelerle oynayabiliriz. 
Hatta ben bu yazıyı yazdıktan sonra, çocukları yatağa yatırırken tekrardan bu oyunu oynamayı düşünüyorum. Biraz beyin jimnastiği yapalım. 
Oynayacak olan herkese bol eğlenceler.

11 Ocak 2019 Cuma

Saksı Boyama



Dün okuldan çıktıktan sonra eve doğru yürürken, bir çiçekçi dükkanının önünde bu minik saksıları gördüm. İçinde çiçek yetiştirmesi sanırım çok zordur, çünkü çok minikler. Ama birkaç fırça darbesiyle ayrı bir havaya bürünebilirler. Hep kağıtla boyama yaptıklarından belki de böyle değişik bir yöntem çocukların çok ilgisini çekeceğini düşündüm veee hemen bu iki minik saksıyı satın aldım. Aslında itiraf etmek gerekirse, bunlar üç taneydi. Bir tanesini evin kapısını açmak için, çantadan anahtarı çıkarırken düşürdüm ve kırıldı. 🙈
Çocuklar okuldan geldikten sonra, banyo ve yemek faslını hallettik ve 
hemen minik saksıları odaya getirdim. Çocuklara gösterdim ve bu minik saksıları boyamak isteyip istemediklerini sordum. Onlara gerçekten de, benim düşündüğüm gibi ilginç geldi ve hemen boyamak istediler. Boyalarımızı da hazırladık ve yavaş yavaş boyamaya başladık. Eren benim yardımımla boyamayı bitirdi, Eymen de kendisi zevkle boyadı. Daha boya kurumadan Ereninki'nin üzerine biraz sim döktük. Eymen istemedi. Şimdi kurutuyoruz.
Belki yakında içlerine kağıttan çiçekler de yaparız.

Evde değişik aktivite arayanlar için güzel bir öneri. Yapacak olanlara bol eğlenceler.

10 Ocak 2019 Perşembe

Bana Şans Ver, Beni Değiştireyim


Bugün teneffüs arasında okuyup, çok beğendiğim bir anıyı sizlerle paylaşmak istedim. Bazen küçük bir bakış, küçük bir dokunuş insanların hayatında ne kadar çok etkili olabiliyor. Hayatına dokunabildiğimiz her kişinin yolunu, güzelliklere ulaştırmamız dileklerimle...

Bana Şans Ver, Beni Değiştireyim

95 yılıydı. Tek öğretmenim beş sınıfa. Sınıfta birilerinin bir şeyleri kaybolur olmaya başladı. Müsebbibi belli değil. Bir öğle arası tüm çocuklar bahçede. Lojmandan müdür odasına geçerken bir öğrencimi gördüm sınıfta. O ki okulun en çalışkanı. Kendi sırası olmayan bir sıranın başında, kendisinin olmayan bir kalem kutudan bir silgi aldı ve cebine koydu. Tam o sırada girdim içeri. Gözlerimi,gözlerinden çekmeden bir solukta vardım yanına. Vurup, sövüp kızacağımı sandı olsa gerek titremeye başladı. Biraz eğildim, omuzlarından sarıp başını göğsüme yasladım sıkıcı. Canını yakmadan, hiç konuşmadan, sımsıkı ve merhametle. Öylece, kaç dakika sürdü bilmem, gözyaşları bitene dek belki. Sonra, onu geri çekip avucumu açtım, göz göze geldik tekrar, silgiyi elime bırakıp gitti, koşarak.

Sene 2011 bir e-posta aldım. "Öğretmenim" diyordu. "Sizi buldum, adınızı bidim ama siz olduğunuzu gözlerinizden tanıdım. Belki hatırlamazsınız ben öğrenciniz ......... Hani .......... köyünden, hırsızlığını göğsünüzde sevginizle boğduğunuz çocuk. İyileştirdiğiniz çocuk. Hukuk okudum. Avukat oldum, bilesiniz ve bana kırgınsanız affediniz istedim. Gözlerinize minnettarım. Saygılarımla...

Naim Ünver
(Öğretmenliğimin En Güzel Anıları)


8 Ocak 2019 Salı

Puf Puf Oyun Hamuru




Çocuklarla evde yumuşacık ve çok da basit olan bir oyun hamuru yapmak isteyenler buraya. 
Evde yapmış olduğumuz bu sağlıklı oyun hamuru ile çocuklarımızın hem el ve parmak kasları gelişecek, hem de hayal güçleri
Kullandığımız malzemeler sadece nişasta, şampuan ve istersek biraz da gıda boyası.  Biz yeşil renk gıda boyası kullandık.
Yapılışı ise çok çok çok basit. Öncelikle bir su bardağı nişastayı küçük bir yoğurma kabının içerisine koyuyoruz. Daha sonra yavaş yavaş şampuanı nişastanın üzerine döküyor ve yoğurmaya başlıyoruz. Bu arada istersek herhangi bir renk gıda boyası da ekleyerek, yumuşak bir hamur haline gelesiye kadar yoğurmaya devam ediyoruz.  Başlangıçta, hamur haline gelmeyecek gibi gözükse de, hemen pes etmeyelim. Yaklaşık 2-3 dakika yoğurduktan sonra güzel bir kıvam elde ediyoruz. Bütün yapacağımız işte bu kadar. Yumuşacık, puf puf bir oyun hamuru elde ediyor ve hayal gücünüze göre istediğimiz şekli veriyoruz. 
Yapacak olan herkese bol eğlenceler diliyorum.

6 Ocak 2019 Pazar

Soğuk Bir Pazar Günü

Yağmurlu, karanlık ve soğuk bir pazar günü ne yapılabilir?
Tabii ki güne, evde çok güzel bir  kahvaltı ile başlanır. Doyduktan sonra bile dakikalarca masada oturup keyif çayı içilir. Tembelliğin son demine kadar vurup, tatilin son gününün tadı çıkarılmaya bakılır.  Ardından ev toplama merasimi yapılır ve çocuklara yeni almış olduğumuz kocaman Lego kutusu çıkarılır. 5 dakika onlarla oynadıktan sonra,  onların legolarla ayrı bir âleme daldıklarını fark ettikten sonra sessiz sedasız hemen  yanlarından uzaklaşılır ve güzel bir Türk kahvesi keyfi hak edilir.  Tabi Türk kahvesi içilirken güzel bir film seçilir ve kahve eşliğinde film izlenir.

The Shallows adlı filmi seçmiştim ve film epey hoşuma gitti. Son sahnesi hariç. Bir genç kızın denizde hayatta kalma mücadelesini anlatan bir filmdi. Köpek balığının elinden gerçekten kıl payı kurtulup, ölümden dönmesine rağmen, ertesi yıl aynı yerde tekrar denize girmesine çok şaşırdım.  Sanırım ben olsam aynı yerde değil, bir daha hiçbir yerde denize giremezdim galiba. Filmin son 15 dakikasına doğru çocuklar Lego oynamaktan sıkılınca,  zaten film izlemenin keyfi de kaçtı. Daha sonra dışarıya bakıp yağmurun kesildiğini görünce, dışarı çıkmaya karar verdik. Biraz yürüyüş yapmak iyi gelir diye düşündüm. Ancak dışarı çıkınca  havanın buz gibi olduğunu gördük ve hemen kapalı bir yere gitmeye karar verdik.  Çocukların eğlenebileceği güzel bir mekan bulduk ve bu soğuk günü böylece  değerlendirmiş olduk.





5 Ocak 2019 Cumartesi

Gitar Çalabilmek

Gitar çalmak, küçüklüğümden beri öğrenmek istediğim bir şeydi. Belki zaman kısıtlığından, belki yeterince üstüne düşmemekten dolayı şimdiye kadar erteledim. Ancak kitap okumak, yazı yazmak, resim yapmak gibi bir çok güzelliğin yanında, bir enstrüman çalabilebilmenin de kesinlikle insanı zenginleştireceği kanaatindeyim. Bakalım becerebilecek miyim? Ama bir insan bir şey yapmak istiyorsa ve yapacağına inanıyorsa zaten başlamadan yarısını başarmış sayılır.  Yalnızca ben başlamadan, benim küçükler gitarı elinden bırakmamaya kararlı gibiler. Önce ben öğreneyim, onlara da birer küçük gitar alıp öğretmem lazım 😊



Başarının inanmayla ilgili sonucunu gösteren çok güzel bir hikaye buldum. Bunu da paylaşmak istedim.



BAŞARININ SIRRI

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle Paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller' e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. 'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü. John Rockefeller' e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.

Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire 'Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir' dedi. 'Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor' diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı.

Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.

Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.

Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.

Herkese başarılar dilerim.

Alıntı