Bu çalışmayı yaparken kullanmış olduğumuz malzemelerimiz:
- İki adet eşit büyüklükteki ayakkabı kutusu ( karton ya da mukavvadan eşit boyda kare kesilerek de yapılabilir)
- Bir adet elbise askısı
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Mehmet Akif Ersoy
Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Çanakkale Şehitleri'ni Anma Günü. Çok özel, çok değerli ve de çok anlamlı bir gün. Şanlı tarihimizin en büyük zaferleri arasında yer alan Çanakkale Zaferi, kahraman Türk askerlerinin ve büyük Türk milletinin neleri başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Bugün ya da bu hafta boyunca okullarımızda bu önemli gün, çeşitli etkinliklerle kutlanmakta ve hayatlarını hayatımız için feda eden atalarımız anılmaktadır. Ancak bizim gibi yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları ve bunların çocukları, bu tür etkinliklerden maalesef mahrumdur. Buranın eğitim sisteminde, müfredatında böyle etkinlikler olmadığı için, çocuklarımıza böyle önemli günleri evde hatırlatmalı ve en güzel şekilde anlatmalıyız diye düşünüyorum. Sadece okul tatillerinde vatan toprağını gören, oraya gitmek için gün sayan Türk çocuklarımızın, bu vatan topraklarının nasıl kazanıldığını; bir lokma dahi ekmek bulamayan eşsiz kahramanlarımızın, binlerce kez ölümle burun buruna gelmesine rağmen, hayatlarını vatan için nasıl feda ettiklerini, şehadet şerbetini gözünü kırpmadan içtiklerini mutlaka anlatmamız gerektiğini savunuyorum.
Ben de bugün, elimden geldiğince ve çocuklarımın anlayabileceği şekliyle, bu önemli günü evde anlatmaya karar verdim. Tabii ki şu anda Çanakkale'de olsaydık, oranın atmosferi ile, oranın tarihi kokusuyla, şehitlerimizin anıtları başında bu önemli günü daha güzel anlatabilirdim. Ancak evde elimden geldiğince, gücümün yettiğince anlatmaya çalıştım.
Nasıl anlatabileceğimi düşünürken, aklıma çok önceden izlemiş olduğum bir televizyon dizisindeki sahne geldi. Oradan başlamayı uygun buldum ve çeşit çeşit yemek yapmamaya, daha sade bir sofra kurmaya karar verdim. Bu akşam için sadece çorba ve salata hazırladım. Tabii yemeği gören benim küçükler hemen, ya başka bir şey yemek istediklerini ya da hiçbir şey yemeyeceklerini söylediler. Ben de onlara, bundan tam 103 yıl önce atalarımızın, kahraman askerlerimizin güzel vatanımızı korumak ve bayrağımızı dalgalandırmak için çok büyük bir mücadele verdiğini ve bu mücadele esnasında bazı günler sadece çorba, üzüm hoşafı ve yarım ekmek; bazı günler ise bunları da bulamayıp aç karnına savaştıklarını söyledim. O günlerde eli silah tutan bütün gençlerin, hatta birçok çocuğun asker olduğunu ve birçoğunun da evlerine geri dönemeden orada şehit olduğunu anlattım. Bu çocukların ve gençlerin savaş cephelerinde yiyecek bir lokma ekmek dahi bulamadıklarında, 30 metrekarelik bir alandaki otları yiyerek karınlarını doyurduklarını ve bu şekilde kahramanlık ve fedakarlıkla savaşarak vatanımızı koruyup, kurtardıklarını söyledim. Şimdi kendilerinin muazzam bir sabah kahvaltısı yaptıklarını, her istediklerinden bolca yediklerini ve yarını düşünerek "Acaba yiyecek bulabilir miyim?" kaygısı yaşamadıkları için şükretmeleri gerektiğini; bu yüzden şimdi bu sofrada olan çorba ve salatayı yemeleri gerektiğini söyledim. Büyük oğlum bu anlattıklarımdan etkilenmiş olacak ki, hemen tabağına koymuş olduğum çorbayı yemeye başladı ve çok lezzetli olduğunu söyledi. Bugünü anlatmak için böyle bir başlangıç yapmanın çocuklar için daha ilgi çekici olacağını düşündüğümden dolayı, akşam yemeğini böyle değerlendirmiş oldum ve bizim evde işe de yaradı. Daha sonra çok akıllarını karıştırmayacak şekilde, yaşlarına uygun olarak, kısaca tarihi, basit bilgiler de verdim. Son olarak "Kınalı Hasan" hikayesini anlattım. Vatan demenin sadece üzerine bastığımız kara toprak, ya da sınırları haritayla çizilmiş bir coğrafya parçası olmadığını; bedelinin kanla, canla ödendiği, bu uğurda bir çok annenin evlatsız, evladın babasız kaldığı bir yer olduğunu ve bunun değerini çok iyi bilmemiz gerektiğini söyledim. Birilerinin bu vatan uğrunda nefesini kaybettiği için, bizlerin özgürce nefes aldığını ve bugün onları saygıyla anmamız gerektiğini anlattım. Tabii ki çocuklarımın yaşları küçük olduğu için çok fazla tarihi ayrıntılara girmedim, ama bence bugünün önemli bir gün olduğunu; topraklarımızı korumak ve kurtarmak için neler yaşandığını kısaca anlatmış oldum. En azından 18 Mart denildiğinde, bu günün takvim yaprağının herhangi bir sayfası olmadığını öğrendiler. Benim gibi yurtdışında yaşayan annelere ya da Türkiye'de yaşayıp da, çocuğu henüz okula gitmemiş ve bu günün önemini evde anlatmak isteyen annelere tavsiye edebileceğim bir yöntem olmuş oldu.
Bu yazı aracılığıyla tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor; ruhları şad, mekanları cennet olsun diyorum.