24 Kasım 2019 Pazar
Çileğin Tadı
“Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen"..... Matematik dersinde;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır????? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.....
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne????? Diyorlar.....
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek......
– Biz hiç çilek yemedik...... diyorlar.....
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ????? diyor.....
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.....
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.....
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar..... Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.....
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?????
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz......
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.....
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar çilekleri sayıyor öğretmen çilekleri eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?????
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.....
– Hadi bakalım yiyin..... Diyor öğretmen.....
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri..... Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar.....
Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye bir şeyler katmak…...
.......
Alıntı
17 Kasım 2019 Pazar
Ortak Öykü Yeni Bölüm
sevgili Sessiz Gemi'nin başlatmış olduğu ortak öykü çalışmamızda, Akela'nın beni mimlemesiyle sıra bana geldi.😊
Çok güzel ilerleyen bu öyküyü elimden geldiğince aynı güzellikte devam ettirmeye çalıştım. Bundan sonraki gelişmeler için Aden Ferde'yi mimliyorum ve yazacaklarını okumak için heyecanla bekliyorum.
Herkese iyi okumalar diliyor ve sevgilerimi yolluyorum.💕
Köpük ile birlikte yola koyulmak için kapıyı açtı ve gökyüzü ile yeryüzünü birleştiren şimşekli bir hava ile karşılaştı. Dışarı çıkıp bir adım attıktan sonra, kulaklarını sağır edecek kadar kuvvetli bir gök gürültüsü, yeri göğü inletti. Masal küçüklüğünden beri, şimşek ve gök gürültüsünden çok korkardı. Yine çok korktu, ancak korkudan bir kenara saklanacak vakti olmadığını düşündü. Bu şekilde kalmak, onun için en korkunç şeydi zaten. "Hadi köpük, başarabiliriz" diyerek hem kendini, hem de Köpük'ü cesaretlendirmeye çalıştı ve ormana doğru yol almaya başladılar. Nereden başlamaları gerektiğini ikisi de bilmiyordu. Bu İris Çiçeği, uçsuz bucaksız ormanın neresindeydi acaba? Merhamet cadısının söylediğine göre, ormanın derinliklerinde olmalıydı. Çok yürümeleri gerekiyordu. Koşar adımlarla ormanın derinliklerine doğru ilerlediler. Köpük bir yandan, Masal bir yandan her tarafı incelediler. Ancak İris Çiçeği'ne rastlayamadılar. Her geçen dakika, Masal daha da çok ümitsizliğe kapılmaya başladı. Ya bulamazlarsa? Ailesinin karşısına böyle nasıl çıkacaktı? Derin bir "Offf" çektikten sonra, ileride bir mezar taşı gördü. Oraya doğru yaklaştığında gözlerine inanamadı. Mezarın etrafı masmavi İris çiçekleriyle doluydu. Heyecanla, hemen çiçeklerden birini kopartmak için elini uzattığında, derinlerden bir ses duydu.
"Bu çiçek ölüm çiçeğidir, bilmez misin? Sadece bir şartla koparabilirsin." diyen sese karşılık; titreyen bir sesle, "Hangi şartla?" diye sordu.
Öykünün tümünü Sessiz Gemi dan okuyabilirsiniz.
10 Kasım 2019 Pazar
2 Kasım 2019 Cumartesi
Sihirli Kutu
Hafta sonu Eymen'in ormandaki canlılar ile ilgili sunumu için, birlikte hazırladığımız ağacımızı sizlerle paylaşalım. İlk bakışta sadece bir ayakkabı kutusu olan bu kutuyu açtığımızda, bir orman esintisi ile karşılaşıyoruz. Ayakkabı kutusunu iki küçük karton kullanarak bölmelere ayırdık. İlk kat gökyüzünü, ikinci kat yeryüzünü, üçüncü kat ise yer altını temsil ediyor. Bu yüzden üst katı maviye, ikinci katı yeşile, en alt katı da kahverengiye boyadık. Bitmiş mutfak rulosunu da ağacın kökü olarak kullandık. Buna da kahverengiye boyadık. Çiçekçiden çok az miktarda yosun ve çiçek yaptırırken aralara koydukları yeşilliklerden aldık. Yosunları ikinci kata yerleştirdik. Ruloyu da yine ikinci katın ortasına yapıştırdık. Rulonun içerisine aldığımız yeşillikleri koyunca, ağaç görünümünü elde ettik. Kahverengi kağıtları buruşturup ağacın köklerini elde ettik ve en alt kata yapıştırdık. İnternetten bulup da çıktısını aldığımız hayvan resimlerini boyayıp, uygun yerlere yerleştirdik. Kelebeği ağacın dallarına, salyangozu yere, sincabı dallara, yılanı yerin altına yapıştırdık. Gayet de güzel oldu. Fikir ve paylaşması bizden, denemesi sizden olsun. Herkese iyi akşamlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)