Çok beğenerek izlediğim ve sizlerle paylaşmak istediğim, küçücük ama anlamı çok büyük olan kısa film
4 Nisan 2018 Çarşamba
3 Nisan 2018 Salı
ÇÖP
Bugün akşam üstü iki oğlumla beraber, güneşin güzel yüzünü göstermesi sebebiyle, biraz yürüyüş yapıp öyle eve geçmek istedik. Sanırım benim mevsimim yaz🌞. Ne zaman ki güneş açar ortalık aydınlanır, etraf ısınır, benim içim de öyle ısınır ve öyle mutluluk dolar. Rengarenk çiçeklerin kokusu, yemyeşil ağaçların gölgesi, cıvıl cıvıl kuşların sesi ve mis gibi hava. Yazarken bile neşe doluyor insan. 😊Bugün de öyle günlerden biri. Yani dışarının mis gibi havası kapının ardında bırakılıp da, eve kapanmak benim için çok büyük bir kayıp diyebilirim. Bu yüzden olabildiğince günün tadını çıkarıp, öyle eve dönmek istedim ve oğlumla birlikte kanal kıyısında yürüyüş yapmaya başladık.

Yolda giderken birer simit ve birer meyve suyu alıp, yolumuza öyle devam ettik. Kanalda yüzen ördeklerle, suyun üzerinde uçuşan martıları seyrettik. Yoruluncaya kadar yürüdük ve eve geri dönmeye karar verdik. Geri dönüş yolunda oğlum simidini bitirmiş ve meyve suyunu tamamen içmişti. Bir anda sağa sola bakınıp, elindeki meyve suyu kutusunu tam kanala fırlattacağını farkettiğim an elini tutup, ne yaptığını sordum. O da bana meyve suyunun bittiğini ve kutusunu kanala atmak istediğini söyledi. Ben de ona aslında bugüne kadar belki yüzlerce defa dışarıya çöp atmamak gerektiğini söylememe rağmen, neden böyle yapmak İstediğini sordum. O da bana, az önce yaşlı bir amcanın kanala içecek şişesini fırlattığını gördüğünü söyledi. Ben de ona bu davranışın çok kötü olduğunu, çevreyi kirletmenin hem doğaya hem de bütün insanlara ve hayvanlara, hatta bitkilere çok zarar verdiğini -bilmem kaçıncı kez- tekrar ettim. İster denize, ister göle, ister kanala, isterse de toprağa atılan bu çöplerin ne kadar temizlenirse temizlensin, doğaya mutlaka zararlı bir etki bırakacağını ve en sonunda insanları, yani hepimizi olumsuz etkileyeceğini yineledim. Ama baktım ki sözel olarak bu zamana kadar bir çok kez söylememe rağmen bugün bu davranışı yapmak istemesi, benim yine kalıcı bir çözüm olan deneysel yöntemlerle öğretme isteğimi kamçıladı. Eve gider gitmez hemen bir leğenin içerisine musluktan temiz su doldurdum. Daha sonra oğluma, elimin altında çöp sayılabilecek ne varsa, bu içi su dolu leğenin içerisine atmasını söyledim. Çerez kabukları, küçük gazete parçaları, küçük bir miktar baharat (biz nane kullandık) vb. kullanılabilir. Tabi bu malzemeler değiştirilebilir. En son ise üzerine bir miktar sıvı yağ döktük. Daha sonra oğluma dönerek bu leğenin içindekileri temizleyip temizleyemeyeceğimizi sordum. O da bana temizleyebileceğimizi söyledi. Elimize bir adet delikli süzgeç alıp, leğenin içerisindekileri yavaş yavaş temizlemeye başladık. Bütün uğraşlarımıza rağmen, küçük baharat parçalarının hepsi tam olarak toparlanamadı ve suyun üzerindeki yağ tabakası ise tamamen kaldı. Oğlum suya baktığında, benim ne demek istediğimi tamamen anlamış oldu. Ona dönerek, bu deneyi neden yaptığınızı ve bundan ne anladığını sorduğumda, almam gereken cevabı çok güzel bir şekilde verdi. Suya attığımız çöpleri ne kadar temizlersek temizleyelim, mutlaka eski haline döndüremeyeceğimizi ve bu yüzden bir daha suya çöp atmamız gerektiğini söyledi. Ben de ona, sadece suya değil, çöp kutusu dışında hiçbir yere çöp atmamamız gerektiğini ekledim. Aslında bunu çok kere söylemiş olmama rağmen, bu defa görerek yapmış ve yaşamış olduğu; hatta oldukça etkilendiği için, bir daha asla unutmayacağını düşünüyorum. En güzel öğrenme yönteminin yaparak yaşayarak ve gözlemleyerek olduğunu düşündüğümden bunu herkese tavsiye ediyorum.
Etiketler:
+3 yaş,
+6 yaş,
Berlin'de,
Ev İçi Etkinlikler
Etkinlik
Az önce bloglar arası yolculuk yaparken https://bulutgolgesi.blogspot.de `de rastladığım bu paylaşımı yaymak istedim. Çok güzel bir etkinlik. Düzenleyenler ve katılanları tebrik ediyorum.
https://bulutgolgesi.blogspot.de/2018/03/23-nisan-mutluluk-bayram-na-siz-de.html?m=1
23 Nisan "Mutluluk Bayramı" na Siz de Katılmak İster misiniz?
Merhaba Sevgili Dostlarım
Ben unutsam, sizin unutmadığınız, ben geciksem sizin önüm sıra koştuğunuz bir bayram daha geldi.
Paylaşımlarınızla anlamına derinlik kattığınız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın bir diğer adı da "Mutluluk Bayramı" bizim için.
Biz, yani Serebral Palsili, Lösemili çocuklarımız, sizler ve ben.
Yıllardır bir bulutun gölgesinde (!) pamuk kalpler, marifetli güzelim ellerle çocuklar için hediyeler hazırlayan SİZler... Bıkmadan, yorulmadan, bir "off... yine mi" demeyen SİZ.
Bazen daha kalabalık, sayıca bazen daha azız. Bazen daha çoşkulu, bazen ülke gündeminden, hayatın önümüze getirdiklerinden yorgun ama paylaşmanın uğuruna inanmış bir grup kadın.
Her defasında yeni yeni meleklerin katılımı ile etkinliğimizi de kalbimi de şenlendiren bayram kapımızda. Emeğiniz bir çocuğumuzun yüzünde gülümsemeye dönüşsün isterseniz lütfen bana yazın.
Ne gönderebilirim? diye soracaklara "bir çocuğu mutlu edecek ne varsa" demek isterim..
Oyuncak kırtasiye giysi... Hele ellerinizle yaptıklarınız varsa yanına bir de bayram kartı eklemişseniz resmen bayılırız :))
Olmadı, hiç biri size uymadı mı? O halde duyurumuzu paylaşın. Daha çok kalbe dokunmamıza yardım edin. Kılavuz olun, ışık olup yol gösterin...Bu da olur :)
Hatta etkinliklerimizi paylaştığım başlık (etkinliklerimiz) altındaki fotoğraflardan istediğinizi kullanın.
Ben den size sonsuz yetki, izin!
Ben den size sonsuz yetki, izin!
Son katılım tarihi
15 Nisan
e-osta adresim
tlnbozkoyunlu66@gmail.com
( * Bazen 2. el göndermek isteyen arkadaşlarımız oluyor. Eminim hepsi yepyeni, pırıl pırıl, el değmemiş gibidir ama onları hediye olarak vermemeyi tercih ediyoruz.
Soranlar için adresler gönderiyorum zaten kendilerine. Tabii niye ziyan olsunlar değil mi? Ama bayramlarda, yıl başlarında hediye olarak göndermeyip onları başka zamanlar için saklamak daha doğru sanki. Ne dersiniz?
* Görsel benim değil, internette buldum."Melek" dedim çıktı )
Bu güzel vesile ile Regaip Kandilinizi Kutluyorum..Öpüyorum gül yanaklarınızdan.
Sağlıcakla kalın.
2 Nisan 2018 Pazartesi
Evde Sahte Akvaryum ve Balıklar
Dün çocuklarla beraber Sea Life'a gittik. 🐠🐟🐋🐬Çok yoğun ve yorucu, ama bir o kadar da eğlenceli geçen bir günün ardından, eve geldikten sonra benim çocuklarda bir akvaryum hevesi isteği baş gösterdi. Ancak yaz tatilinin yaklaşması sebebiyle, uzun bir süre evde bulunamayacağımızdan ve akvaryumu da yanımızda götüremeyeceğimizden dolayı, bu isteklerini biraz ertelemeleri gerektiğini söyledim. Ancak ne yaptıysam, ne söylediysem ikna etmekte gerçekten zorlandım. Onlara, akvaryum heveslerine küçücük de olsa bir gem vurabilmek için küçük bir gösteri yapmaya karar verdim. Aslında bunu yapmayı uzun zamandır düşünüyordum ama bugün zamanlaması "cuk" diye oturdu. Zaten çocukların derdi akvaryum ve balık sahip olmak değil, sadece birkaç kere onların suyun içerisindeki hareketlerini izlemek ve sonra yine oyuncaklarıyla, kitaplarıyla, filmleriyle kendi dünyalarına geri dönmek. Küçük bir heves kırıntısı, büyük bir heyecan arayışı sadece. O yüzden bu yaptığımız küçük gösteri onları hem çok eğlendirdi hem de akvaryum ve balık alma isteklerini bastırdı. Sanırım birkaç günde bir bu gösteriyi tekrarlarsak, akvaryum almayı yaz tatilinden sonraya kadar rahatça erteleyebiliriz. Ayrıca yapması da çok basit. Şunu da itiraf etmeliyim: Ben de bunu yaparken en az çocuklar kadar keyif aldım diyebilirim. "Ne yaptık, nasıl yaptık?" diye soracak olanlara hemen anlatayım. Bir avuç beyaz kuru fasulye aldım ve bunlara su bazlı bir kalemle göz yaptım. (Zor gibi düşünülmesin, sadece fasulyelerin üzerine sekiz-on tane nokta yaptım.) Daha sonra boş bir kavanozun yarısından fazlasını suyla doldurdum. Suyun içerisine yarım çay bardağı sirke iki yemek kaşığı da karbonat döktüm. Ardından hemen fasülyeleri de içerisine attım. O kadar mükemmel bir görüntü oluştu ki anlatamam. Fasulyeler, aynı balık gibi görünerek hareket etmeye, yukarı aşağı gidip gelmeye başladı. Hemen çocukları yanıma çağırdım ve oluşan görüntüyü izlemelerini istedim. Küçük oğlum kavanozun içerisindekileri gerçekten minik balıklar zannetti. Karbonat ve sirkenin etkisi yavaş yavaş azaldıktan sonra, balıklarımızın (yani fasulyelerimizin) hareketi de yavaşladı ve en sonunda hepsi dibe çökerek oradaki yerlerini aldılar. Hareketleri sona erince de fasulye oldukları tamamen belli oldu. Küçük oğlumun biraz hayal kırıklığına uğradığını anladığımda, kavanozun içerisindeki sahte balıkları yine hareket ettirmek isteyip istemediğini sordum. O da heyecanla istediğini söyleyince, bu kez sirke ve karbonatı ona verdim ve kavanozun içerisine dökmesini söyledim. Hatta dökmeden önce kavanozun içerisine geçen yaz deniz kenarından bulduğumuz iki tane deniz kabuğunu da koyduk ki, tam akvaryum görüntüsü oluşsun. Oğlum sirke ve karbonatı döktükten saniyeler sonra fasulyelerimiz yine yukarı aşağıya hareket etmeye başladı. Bu yaptığımız görsel bu şölen bana geçen haftalarda yapmış olduğumuz "Zıplayan Mısırlar" deneyimizi hatırlattı.
Bu çalışmayı yaparken çocuklar o kadar çok eğlendi ki dünkü gittiğimiz Sea Life gezisi belki de bunun gölgesinde kaldı diyebilirim. Evde yapılabilecek çok çok çok basit olan bu çalışmayı tüm annelere ve çocuklara tavsiye ederim. Hem güzel, hem kaliteli, hem de eğlenceli bir vakit geçirme etkinliği diyebilirim. Hatta bu kadar güzel bir çalışmayı biraz da bilgi ile taçlandırmak isteyenler için çocuklara, karbonat ve sirke bir araya geldiğinde kimyasal bir tepkime oluştuğunu, bunun sonucunda karbondioksit gazı ortaya çıktığını ve fasulyeleri hareket ettirdiğini söyleyebiliriz. Böylece hem eğlenmiş hem de öğrenmiş olacaklar. Yapım aşamasında kullandığımız malzemelerimiz ise:
- Bir adet boş kavanoz
- Su
- Bir avuç beyaz kuru fasulye
- Sirke
- Karbonat
- Balıklara göz çizmek isteyenler için ise su bazlı kalem (Tabi bu olmasa da olur)
Yapacak olanlara şimdiden bol eğlenceler diliyorum.
1 Nisan 2018 Pazar
Kitap kitap kitap
Bu akşam kitap okuyoruz.📗📘📖
"Çocuğun eline koymadığınız şeyi aklına koyamazsınız.”
Maria Montessori
"Çocuk, insanlığın umudu ve teminatıdır.”
Maria Montessori
“Bir eğitimin başarı kriteri, çocuğun ne kadar mutlu olduğudur.”
Maria Montessori
"Rehberin, her şeyden önce, ilk sıradaki görevi, çocuklar için oluşturulan ortama özen göstermesidir. Etkisi dolaylıdır fakat en güzel şekilde oluşturulmadığı, özen gösterilmediği takdirde, fiziksel, zihinsel, ruhsal ya da herhangi başka konuda herhangi bir verimlilik ve sürekli bir sonuç elde edilemez.
Maria Montessori
Evde Yarış Pisti
31 Mart 2018 Cumartesi
Evde Terazi Yapımı
Bugün market alışverişini yaparken, yanımda küçük oğlum Eren de vardı. Zaten çok fazla bir şey almayacağımızdan dolayı, yürüyerek gittik ve yürüyerek döndük. Dönüş yolunda oğlum, elimdeki poşetlerden birini taşımak istediğini söyledi. Ben de ona içlerinde en hafif olarak düşündüğüm müsli paketini verdim. O da benden, içerisinde iki tane bir litrelik süt olan poşeti istedi. Ben de ona bu poşetin ağır olduğunu ve taşıyamayacağını, eğer isterse müsli paketini taşıyabileceğini, çünkü bunun hafif olduğunu söyledim. O da sanırım müsli kutusunun büyüklüğüne aldanıp, daha ağır olacağını düşünerek, "Hayır, sen bana ağır olanı taşıtmak istiyorsun!" diye bağırmaya başladı. Ben de bir eline müsli paketini, diğer eline de süt poşetini verdim ve hangisinin daha ağır olduğunu sordum. O da bana süt poşetinin daha ağır olduğunu ve taşıyamayacağını, hemen elinden almam gerektiğini söyledi. Sonra müsli kutusunu eline alarak yürümeye devam etti. Eve gelene kadar hiç sesi çıkmayan oğlum, eve geldikten sonra bana, müsli kutusunun süt kutularından büyük olmasına rağmen neden daha hafif olduğunu sordu. Ben de yaşı çok küçük olduğu için, hacim ve kütle kavramlarını hemen söylemek istemedim. Yani anlamayacağını düşündüğüm için böyle bir açıklama yapmamın yersiz olacağını düşündüm. Ona sadece bir maddenin kapladığı yer, yani göründüğü büyüklük ile ağırlığının farklı şeyler olduğunu söyledim. Bir maddenin çok yer kaplasa bile hafif olabileceğini, ya da tam tersi küçük gözükmesine rağmen, çok ağır olabileceğini ekledim. Daha iyi anlayabilmesi için ise bunu ona daha net bir şekilde göstermek istedim. Evde bulunan eşit büyüklükteki iki tane ayakkabı kutusunu, bir elbise askısına bağladım. Bu şekilde küçük bir terazi elde etmiş oldum. Daha sonra terazimizin, yani ayakkabı kutumuzun bir tarafına bolca pamuk doldurdum. Diğer tarafına da bir tane portakal koydum. Portakalın pamuklardan çok daha az yer kaplamasına ve daha küçük görünmesine rağmen, ayakkabı kutusunu, yani terazinin bir kefesini aşağı indirdiğini, oğlum şaşırarak izlemiş ve ne demek istediğimi görerek anlamış oldu. Tabi biraz daha büyüdüğünde kütle ve hacim kavramlarını açıklayarak, kelime hazinesini zenginleştireceğimi, bu yapmış olduğumuz etkinliği hatırlatarak da hafızasını canlandıracağımı düşünüyorum. Oğlum iki yaşında olduğu için, bu yapmış olduğumuz etkinliği bir oyun gibi algıladı ve çok eğlendi ve ayrıca çok güzel bir bilgi sahibi olmuş oldu. Çocuklarına evde böyle çok kısa sürede hazırlanabilecek, basit materyallerden oluşan, eğitici ve eğlendirici aktivite yapmak isteyen tüm annelere tavsiye ederim.
Bu çalışmayı yaparken kullanmış olduğumuz malzemelerimiz:
- İki adet eşit büyüklükteki ayakkabı kutusu ( karton ya da mukavvadan eşit boyda kare kesilerek de yapılabilir)
- Bir adet elbise askısı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)