Deutsche Kinderbücher

Etiketler

25 Ocak 2020 Cumartesi

Geçmiş Olsun Elazığ



Bir doktorun "Elazığ'daki ilk gün anısı"
Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Elazığ'a bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:
- Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor ? dedim.
Hacı anne:
- Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz dedi.
Merak ettim, tekrar sordum:
- Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?
Hacı anne:
- Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda,ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz..
Bu arada geçmiş olsun Elazığ

10 Ocak 2020 Cuma

İyi ve Kötünün Yüzü



"Leonardo da vinci "son akşam yemeği" isimli resmini yapmayı düşündüğünde
büyük bir güçlükle karşılaştı.

iyiyi isa'nın bedeninde, kötüyü de isa'nın arkadaşı olan ve son akşam
yemeğinde o'na ihanet etmeye karar veren yahuda'nın bedeninde tasvir etmek
zorundaydı.

resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini
aramaya başladı.

bir gün bir koronun verdiği konser sırasında korodokilerden birinin isa
tasvirine çok uyduğunu fark etti.

o'nu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız eskiz çizdi.aradan üç
yıl geçti...

"son akşam yemeği" neredeyse tamamlanmıştı,ancak vinci henüz yahuda için
kullanacağı modeli bulamamıştı.

leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için
ressamı sıkıştırmaya başladı...

günlerce aradıktan sonra leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam
buldu.

paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda
kaldırım kenarına yığılmıştı...

leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını
söyledi,zira artık eskiz çizecek zamanı kalmamıştı.

kiliseye varınca yardımcıları adamı ayağa diktiler.

zavallı başına gelenleri anlamamıştı.

leonardo adamın yüzünde görünen inançsızlığı,günahı,bencilliği resme
geçiriyordu...

ressam işini bitirdikten sonra sarhoşluğun etkisinden kurtulan berduş
gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü.şaşkınlık ve hüzün dolu bir
sesle şöyle dedi:

"ben bu resmi daha önce gördüm"

"ne zaman?" diye sordu ressam...o da şaşırmıştı!

"üç yıl önce...elimde avucumda olanı kaybetmeden önce...o sıralarda bir
koroda şarkı söylüyordum,pek çok hayalim vardı,bir ressam beni isa'nın yüzü
için modellik yapmak üzere davet etmişti..."

iyi ve kötünün yüzü aynıdır...her şey insanın yoluna ne zaman çıkacağına
bağlıdır....

4 Ocak 2020 Cumartesi

Annemin Doğum Günü

 











 
   Evde sorumluluk üstlenmek ve bunu zevkle yerine getirmek;
 ◦ Kendi kendine ya da anne babasıyla eğitici etkinlikler yaparak kaliteli vakit geçirmek;
 ◦ Sevgi, saygı, hoşgörü kavramlarını geliştirmek ya da pekiştirmek
 ◦ Günlük hayatta karşılaşılan problemlere alternatif çözümler aramak ve bulmak isteyen çocuklar yetiştirmek isteyenler için kitap önerisi:
 ◦
ANNEMİN DOĞUM GÜNÜ
YAZAR: SÜNDÜS ŞAHİN

1 Ocak 2020 Çarşamba

Mutlu yıllar 🎈

Herkese mutlu yıllar 🎉 

 Acısıyla, tatlısıyla, iyisiyle, kötüsüyle bir yıl daha geçti. Umarım 2020 size çok fazla umut, çok fazla sevinç ve çok daha fazla mutluluk getirir. En başta ülkemizde, sonra da bütün dünyada huzur eksik olmasın🙏

28 Aralık 2019 Cumartesi

İlk Kitabım Çıktı :)









Daha önceki bir paylaşımımda bir kitap yazdığımdan bahsetmiştim. Nihayet çıktı. Tabii ki kitabın baş kahramanı EYMEN. Bu blogda daha önceden yazmış olduğum bazı yaşanmışlıkları da, kitabın içinde görmek mümkün. İlk defa kitap yazdığım için, bu kitaba “Çaylaklık Eserim” desem yalan olmaz. Ancak kitabı okuduktan sonra bana gelecek tepki, tavsiye ve yorumlara göre yeni bir çıraklık; ardından da ustalık eseri çıkarmayı düşünüyorum. Bu konuda siz değerli blog arkadaşlarımın tavsiyeleri benim için çok değerli.
Kitap, bloğumun adıyla aynı ana tema üzerine örüntülü olduğu için, ilk tanıtımını burada yapmak istedim. Çocuklarıyla evde iyi, kaliteli ve eğlenceli vakit geçirmek isteyen anne-babalar için; öğrencilerine eğlenerek ve öğrenerek kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve kişisel gelişimlerine destek olmak isteyen öğretmenler için; ya da yeğenlerine, arkadaşlarına, komşusuna hediye etmek için ideal bir kitap olarak düzenlemeye çalıştım. Okuyacak olanlara şimdiden çok teşekkür ederim ve yorumları için sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek isterim.
Herkese bol okumalı günler dilerim.
Sevgilerimle 💕

Kitabı satın almak isteyenler için:  Buraya 📙

21 Aralık 2019 Cumartesi

Legolar



Noel tatili geldiyse, bizim evde de Lego sezonu açılmıştır. Çocukların yaratıcılığını geliştirme açısından çok faydalı olduğunu düşündüğüm legolar, şu sıralar küçük oğlum Eren’in vazgeçilmezleri arasında. Legolar, parçaları birbirine takma, çıkarma gibi eylemlerle, kas gelişimini ve ince motor becerilerini geliştirmeye yardımcı oluyor. Bunun yanı sıra el göz koordinasyonu sağlama açısından da büyük önem taşıyor. Bu küçük ve renkli parçalarla farklı kombinasyonlar yapılabildiğinden, çocuklarda sorgulama ve farklı çözüm yolları bulma yetenekleri gelişiyor. Daha küçük yaştaki çocukların renkleri tanıması ya da pekiştirmesi de Legolar aracılığıyla hem eğlenceli, hem de eğitici bir faaliyet haline geliyor. En önemlisi ise, ailece oynanacak oyunlardan biri olduğundan, anne ve babaların çocuklarıyla eğlenceli ve kaliteli vakit geçirmesine olanak sağlıyor. Bu da aile bağlarının güçlenmesine katkıda bulunuyor.
Büyük oğlum Eymen’le birlikte, legolarla şekiller  yapmanın dışında, matematik alıştırmaları da az yapmadık. Hey gidi günler.  Zaman nasıl hızlı geçiyor.


     

24 Kasım 2019 Pazar

Çileğin Tadı





“Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen"..... Matematik dersinde;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır????? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.....
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne????? Diyorlar.....
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek......
– Biz hiç çilek yemedik...... diyorlar.....
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ????? diyor.....
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.....
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.....
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar..... Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.....
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?????
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz......
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.....
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar çilekleri sayıyor öğretmen çilekleri eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?????
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.....
– Hadi bakalım yiyin..... Diyor öğretmen.....
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri..... Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar.....
Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye bir şeyler katmak…...
.......
Alıntı