Deutsche Kinderbücher

28 Aralık 2019 Cumartesi

İlk Kitabım Çıktı :)









Daha önceki bir paylaşımımda bir kitap yazdığımdan bahsetmiştim. Nihayet çıktı. Tabii ki kitabın baş kahramanı EYMEN. Bu blogda daha önceden yazmış olduğum bazı yaşanmışlıkları da, kitabın içinde görmek mümkün. İlk defa kitap yazdığım için, bu kitaba “Çaylaklık Eserim” desem yalan olmaz. Ancak kitabı okuduktan sonra bana gelecek tepki, tavsiye ve yorumlara göre yeni bir çıraklık; ardından da ustalık eseri çıkarmayı düşünüyorum. Bu konuda siz değerli blog arkadaşlarımın tavsiyeleri benim için çok değerli.
Kitap, bloğumun adıyla aynı ana tema üzerine örüntülü olduğu için, ilk tanıtımını burada yapmak istedim. Çocuklarıyla evde iyi, kaliteli ve eğlenceli vakit geçirmek isteyen anne-babalar için; öğrencilerine eğlenerek ve öğrenerek kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve kişisel gelişimlerine destek olmak isteyen öğretmenler için; ya da yeğenlerine, arkadaşlarına, komşusuna hediye etmek için ideal bir kitap olarak düzenlemeye çalıştım. Okuyacak olanlara şimdiden çok teşekkür ederim ve yorumları için sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek isterim.
Herkese bol okumalı günler dilerim.
Sevgilerimle 💕

Kitabı satın almak isteyenler için:  Buraya 📙

21 Aralık 2019 Cumartesi

Legolar



Noel tatili geldiyse, bizim evde de Lego sezonu açılmıştır. Çocukların yaratıcılığını geliştirme açısından çok faydalı olduğunu düşündüğüm legolar, şu sıralar küçük oğlum Eren’in vazgeçilmezleri arasında. Legolar, parçaları birbirine takma, çıkarma gibi eylemlerle, kas gelişimini ve ince motor becerilerini geliştirmeye yardımcı oluyor. Bunun yanı sıra el göz koordinasyonu sağlama açısından da büyük önem taşıyor. Bu küçük ve renkli parçalarla farklı kombinasyonlar yapılabildiğinden, çocuklarda sorgulama ve farklı çözüm yolları bulma yetenekleri gelişiyor. Daha küçük yaştaki çocukların renkleri tanıması ya da pekiştirmesi de Legolar aracılığıyla hem eğlenceli, hem de eğitici bir faaliyet haline geliyor. En önemlisi ise, ailece oynanacak oyunlardan biri olduğundan, anne ve babaların çocuklarıyla eğlenceli ve kaliteli vakit geçirmesine olanak sağlıyor. Bu da aile bağlarının güçlenmesine katkıda bulunuyor.
Büyük oğlum Eymen’le birlikte, legolarla şekiller  yapmanın dışında, matematik alıştırmaları da az yapmadık. Hey gidi günler.  Zaman nasıl hızlı geçiyor.


     

24 Kasım 2019 Pazar

Çileğin Tadı





“Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen"..... Matematik dersinde;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır????? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.....
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne????? Diyorlar.....
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek......
– Biz hiç çilek yemedik...... diyorlar.....
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ????? diyor.....
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.....
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.....
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar..... Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.....
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?????
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz......
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.....
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar çilekleri sayıyor öğretmen çilekleri eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?????
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.....
– Hadi bakalım yiyin..... Diyor öğretmen.....
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri..... Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar.....
Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye bir şeyler katmak…...
.......
Alıntı

17 Kasım 2019 Pazar

Ortak Öykü Yeni Bölüm


Herkese merhaba,

sevgili Sessiz Gemi'nin başlatmış olduğu ortak öykü çalışmamızda, Akela'nın beni mimlemesiyle sıra bana geldi.😊
Çok güzel ilerleyen bu öyküyü elimden geldiğince aynı güzellikte devam ettirmeye çalıştım. Bundan sonraki gelişmeler için Aden Ferde'yi mimliyorum ve yazacaklarını okumak için heyecanla bekliyorum.
Herkese iyi okumalar diliyor ve sevgilerimi yolluyorum.💕


Köpük ile birlikte yola koyulmak için kapıyı açtı ve gökyüzü ile yeryüzünü birleştiren şimşekli bir hava ile karşılaştı. Dışarı çıkıp bir adım attıktan sonra, kulaklarını sağır edecek kadar kuvvetli bir gök gürültüsü, yeri göğü inletti. Masal küçüklüğünden beri, şimşek ve gök gürültüsünden çok korkardı. Yine çok korktu, ancak korkudan bir kenara saklanacak vakti olmadığını düşündü. Bu şekilde kalmak, onun için en korkunç şeydi zaten. "Hadi köpük, başarabiliriz" diyerek hem kendini, hem de Köpük'ü cesaretlendirmeye çalıştı ve ormana doğru yol almaya başladılar. Nereden başlamaları gerektiğini ikisi de bilmiyordu. Bu İris Çiçeği, uçsuz bucaksız ormanın neresindeydi acaba? Merhamet cadısının söylediğine göre, ormanın derinliklerinde olmalıydı. Çok yürümeleri gerekiyordu. Koşar adımlarla ormanın derinliklerine doğru ilerlediler. Köpük bir yandan, Masal bir yandan her tarafı incelediler. Ancak İris Çiçeği'ne rastlayamadılar. Her geçen dakika, Masal daha da çok ümitsizliğe kapılmaya başladı. Ya bulamazlarsa? Ailesinin karşısına böyle nasıl çıkacaktı? Derin bir "Offf" çektikten sonra, ileride bir mezar taşı gördü. Oraya doğru yaklaştığında gözlerine inanamadı. Mezarın etrafı masmavi İris çiçekleriyle doluydu. Heyecanla, hemen çiçeklerden birini kopartmak için elini uzattığında, derinlerden bir ses duydu.
"Bu çiçek ölüm çiçeğidir, bilmez misin? Sadece bir şartla koparabilirsin." diyen sese karşılık; titreyen bir sesle, "Hangi şartla?" diye sordu.

Öykünün tümünü Sessiz Gemi dan okuyabilirsiniz.

10 Kasım 2019 Pazar

2 Kasım 2019 Cumartesi

Sihirli Kutu






Hafta sonu Eymen'in ormandaki canlılar ile ilgili sunumu için, birlikte hazırladığımız ağacımızı sizlerle paylaşalım. İlk bakışta sadece bir ayakkabı kutusu olan bu kutuyu açtığımızda, bir orman esintisi ile karşılaşıyoruz. Ayakkabı kutusunu iki küçük karton kullanarak bölmelere ayırdık. İlk kat gökyüzünü, ikinci kat yeryüzünü, üçüncü kat ise yer altını temsil ediyor. Bu yüzden üst katı maviye, ikinci katı yeşile, en alt katı da kahverengiye boyadık. Bitmiş mutfak rulosunu da ağacın kökü olarak kullandık. Buna da kahverengiye boyadık. Çiçekçiden çok az miktarda yosun ve çiçek yaptırırken aralara koydukları yeşilliklerden aldık. Yosunları ikinci kata yerleştirdik. Ruloyu da yine ikinci katın ortasına yapıştırdık. Rulonun içerisine aldığımız yeşillikleri koyunca, ağaç görünümünü elde ettik. Kahverengi kağıtları buruşturup ağacın köklerini elde ettik ve en alt kata yapıştırdık. İnternetten bulup da çıktısını aldığımız hayvan resimlerini boyayıp, uygun yerlere yerleştirdik. Kelebeği ağacın dallarına, salyangozu yere, sincabı dallara, yılanı yerin altına yapıştırdık. Gayet de güzel oldu. Fikir ve paylaşması bizden, denemesi sizden olsun. Herkese iyi akşamlar.

31 Ekim 2019 Perşembe

Merhabalar


Herkese merhabalar, uzun zamandır buralarda yoktum. Ben yokken neler olmuş neler. Yeni bir ortak öykü bile başlamış.❤️ Meslek içi eğitim kurslarım vardı ve bunun yanında bir de kitap yazdım. O yüzden buralardan uzak kaldım. Sık sık giremesem de, bu kadar uzak kalmamaya çalışacağım. Bütün blog arkadaşları tek tek selamlıyor ve herkese sevgilerimi gönderiyorum.

3 Haziran 2019 Pazartesi

İyi Bayramlar 🍬🍭🍡



Herkese sağlık, başarı, mutluluk ve tabii ki iyi bayramlar diliyorum.


Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır. 
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan... 
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık... 
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır. 
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek... 
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır. 
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır. 
Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu bitirmek, kâbuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır. 
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle... 
Vuslat da bayramdır öte yandan... 
Endişe içinde beklediğinden mektup almak, telefonda ansızın sesini duymak, deli gibi burnunda tütenin boynuna sarılmak bayramdır. 
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır. 
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır. 
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram... 
Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır. 
Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır. 
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır. 
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır. 
Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram... 
Güne gülümseyerek başlamak bayramdır. 
"İyi ki yanımdasın" bayram, "Her şeyi sana borçluyum" Bayram, "Hiç pişman değilim" bayram... 
Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır. 
Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır. 
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram... 

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur. 

Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler. 
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.

Can Yücel

1 Haziran 2019 Cumartesi

Herkese hayırlı kandiller dilerim. Uzun zamandır yazamadığımdan, geç de olsa herkese ayrıca hayırlı ramazanlar dileklerimi de iletiyorum.

23 Nisan 2019 Salı

Başarının İlkesi

Başarının İlkesi

Mısır yetiştiren bir çiftçi, her yıl en kaliteli mısır ödülünü alırmış. Çiftçi, ödül aldığı mısırların tohumlarını da ekmeleri için komşularına dağıtırmış.

Bunu öğrenen bir gazeteci röportaj yapmak için çiftliğe gelmiş. Gazeteci çiftçiye sormuş:

“Seninle her yıl aynı yarışmaya giren komşularına, kaliteli tohumlarından vermeyi nasıl göze alabiliyorsun?”

Çiftçi cevap vermiş: “Yoksa bilmiyor musun? Rüzgar, olgunlaşan mısırlardan polenleri alır ve tarla tarla dağıtır. Eğer komşularım kalitesiz mısır yetiştirirse çapraz tozlaşma sonucu her geçen yıl ürettiğim mısırın kalitesi düşer. Eğer kaliteli mısır yetiştirmek istiyorsam, komşularıma da kaliteli mısır yetiştirmeleri için yardım etmeliyim”.

Yaşamlarımız da böyledir. Hayatlarını anlamlı ve iyi bir şekilde yaşamak isteyenler başkalarının hayatlarını da zenginleştirmelidir. Bir yaşamın değeri dokunduğu hayatlarla ölçülür. Ve mutluluğu seçenler, başkalarının mutluluğa ulaşmasına yardım etmelidir. Birimizin refaha ulaşması, herkesin refaha ulaşmasına bağlıdır.

Buna kollektivitenin gücü diyebilirsin,

Buna başarının ilkesi diyebilirsin,

Buna hayat kanunu diyebilirsin.

Gerçek şu ki hiçbirimiz kazanamayız, hepimiz birden kazanmadıkça…
*Alıntı

29 Mart 2019 Cuma

Churchill und Fleming



İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming’di adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi
çocuğu bataklıktan çıkardı ve acili bir ölümden kurtardı.

Ertesi gün Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. ‘‘Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum’’ dedi. yoksul ve onurlu Fleming ‘‘Kabul edemem!’’ diyerek ödülü geri çevirdi.

Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. ‘‘Bu senin oğlun mu?’’ diye sordu aristokrat.

Çiftçi gururla ‘‘Evet!’’ dedi. Aristokrat devam etti: ‘‘Gel seninle bir
anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.
‘‘ Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü.

Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming’in oğlu Londra’daki St. Mari’s Hospital Tip Fakültesi’nden mezun oldu ve tüm dünyaya adini penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratin oğlu zatürreye yakalandı. Onu ne mi kurtardı?

Penisilin!

Aristokratin adi: Lord Randolp Churchill.
Oglunun adi: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oglu Sir Alexander Fleming.

Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığı nasıl olsa gelecektir.  

-Alıntı-

22 Mart 2019 Cuma

Karagöz-Gizli Hazine




Bugün kitaplığı toplarken, geçen aylarda okuduğum kitabı elime alıp şöyle bir içini karıştırırken, içinde büyük oğlum Eymen'le birlikte gittiğimiz Karagöz-Gizli Hazine tiyatrosunun biletleri ve broşürü ile karşılaştım. Yurt dışında yaşayıp da, Türkçe dilinde çocuklara yönelik böyle tiyatro oyunlarının sergilenmesini çok önemsiyorum. Genelde takip ediyorum ve mümkün olduğunca gitmeye ve çocuklarımı götürmeye çalışıyorum. Bu oyunda da hem çok güldük, hem de çok düşündük. Ayrıca bu gittiğimde yeni bir bilgi de edinmiş oldum. Yakında çocuklar için tiyatro kursları ve drama eğitimi de başlayacakmış. Bizim tekvando günleri ile çakışmazsa, mutlaka kayıt yaptıracağız. Çünkü tiyatronun, çocuklara sayamayacağım kadar çok katkı sağladığını düşünüyorum.
Çocuklar, taklit ederek bedenlerini kullanmayı ve iletişim kurmayı öğrenirler. Bu nedenle tiyatro sanatı, çocukların eğitiminde mutlaka kullanılmalıdır. Dış dünyayı anlamayı, ekiple çalışmayı ve sorumluluk almayı, karşısındakini anlama becerisini kazanmayı, olaylara dışarıdan bakmayı kolaylaştıran tiyatro; oyun yoluyla çocuklarımızı yaşama bağlamaktadır. Bunun yanında çocukların ana dilleri Türkçe'yi öğrenmelerinde önemli katkı sağlar. 
Tiyatro sayesinde çocuklar yaşamı öğrenmeye ve keşfetmeye başlarlar.
Kendini ifade etmeyi öğrenirler.
Tiyatro oyunlarıyla dayanışmayı ve takım çalışmasını öğrenirler.
Kendine güvenleri ve problem çözme yetenekleri artar.
İletişim becerilerini artırırlar.
Sosyalleşir ve arkadaş çevrelerini genişletirler.
Daha mutlu bireyler olurlar.
Yaratıcılıklarını geliştirirler.
Derslerinde daha başarılı olurlar.
Empati yapmayı öğrenir ve olaylara başka açılardan bakma becerisini geliştirir.
Başkaları ile olan benzerlik ve farklılıklarını keşfeder.
Kendini eleştirmeyi öğrenir.
Drama eğitimi sayesinde sözsüz iletişim yönünü geliştirir; ayrıca konuşma, dinleme, okuma, yazma becerilerini geliştirerek ifade yeteneğini artırır.
Çocuklar için tiyatronun yararları arasında anlama ve dinleme becerilerini geliştirmesi de yer alır. 










14 Mart 2019 Perşembe

Eskiden



ESKİDEN...

Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize…
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.

Şimdi,
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına…
Alıntıdır.

Günümüzün fakirliğini o kadar çok güzel anlatıyordu ki, paylaşmadan edemedim. Sevgilerimle.💝

10 Mart 2019 Pazar

Bowling




 

Bugün Berlin'de havanın hem yağmurlu, hem de serin olmasından dolayı hafta sonu dışarıda gezme planımız suya düştü. Dünü de evde geçirdiğimizden dolayı, bugün değişik bir şey yapmak istedik. Uzun zamandır gitmediğimiz için, oy birliği ile Bowling'e gitmeye karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız, çünkü çok eğlendik. 10 lobut ve bir topla, her yaştan, herkesin, bireysel ya da grup halinde oynayabileceği Bowling, çocuklar için de oldukça faydalı bir spor diyebilirim. Öncelikle oyun esnasında, top hakimiyetini sağlama en önemli becerilerden biridir. El-kol-ayak ve göz koordinasyonu sağlamak açısından da faydası çok büyüktür. Özellikle hafta sonlarında yapılan mükemmel kahvaltı sonrasında, kalorileri yakmak isteyenler için de birebirdir. Tabii ki bunun yanında, çocuklar için kazanma ve kaybetme duygularını geliştirme açısından da olumlu katkılarının olduğunu düşünüyorum. Ancak en önemlisi de, çocukları sanal alemden uzaklaştırıp, gerçek dostluklar kurmasına ve eğlenceli dakikalar geçirmesine sebebiyet verir. Ayrıca Bowling salonunda okumuş olduğum bir yazıya göre de, Bowling oynama esnasında kalp daha düzenli ve hızlı atıyor muş. Yani kalbe de faydalıymış. 


 

8 Mart 2019 Cuma

Eğlenceli Simetri Çalışması







Hem simetri çalışması, hem de resim yapmak isteyenler için çok güzel bir aktivite çalışmamız var. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla burada okullar tatil. Bu yüzden ailece evdeyiz. Çocuklar böyle günlerde daha çok dışarı çıkmak, eğlenmek istiyorlar. Ancak hava hem yağmurlu, hem rüzgârlı, hem de pek iç açıcı değil. AVM tarzı yerler de, kapalı olduğu için biz de evde kalmaya karar verdik. Geçen günler internette bulup çıktısını aldığım bu çalışmayı Eymen'in önüne koydum. "Resmin diğer yarısını aynı büyüklükte ve aynı şekilde yapmalısın dedim." İlk bakışta, "Bu çok basit" dedi. Yapmaya başladıktan sonra biraz zorlandı. Biraz 
yanlışlı bitirmiş olsa da, bitirdikten sonra nerede yanlış yaptığını birlikte konuştuk. Bu şekilde 
simetri konusunu da öğrenmiş olduk. Yaparak, yaşayarak, yanılarak öğrenmek en güzel öğrenme biçimi bence. Burada yanlış yaptığı aklının bir köşesine iyice kazındı ve bir dahakine çok daha dikkat ederek yapacaktır. Ben fotoğraf çekene kadar, Eren de kağıdın üzerine ayrı bir çalışma yapmış.🙈

               


 Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. 💐

6 Mart 2019 Çarşamba

Bir Öğretmen Anısı


Bir gün öğretmenler odasında yazılı kağıtlarını okuyordum. Bir yandan da kız öğrencilerin yanlış cevaplarını silip, sınıfı geçecek notu alacak şekilde düzeltiyordum. O sırada öğretmenler odasına giren tanımadığım bir adamın bu durum dikkatini çekmiş.Neden kız öğrencilerin yazılı kağıtlarını değiştirdiğimi sorduğunda cevabım şu oldu: "Bu kızlar eğer sınıfta kalacak olurlarsa babaları okuldan alıp 12-13 yaşında evlendirecek. Ama sınıflarını geçerlerse evlilik yaşları en az 15-16 olacak. Hem en tembel öğrenci bile derste mutlaka bir şeyler öğrenir." 
Yarım saat kadar sonra okul müdürümüz beni yanına çağırdı. Öğretmenler odasında ne yaptığımı sordu. Sınav kağıtlarını okuduğumu söyleyince müdür ‘Peki bir bey gelmiş yanına ona ne söyledin’ diye sordu.
Öğretmen okulundan yeni mezun olmuştum. İdealist bir yapıya sahiptim. Gençliğin verdiği güçle kızgın bir şekilde ‘Size beni mi şikayet etti o bey’ deyince, müdür; o beyin müfettiş olduğunu yanına gelip kendisine, ‘Müdür bey benim sizi teftiş etmeme gerek yok, sizin zehir gibi gencecik öğretmenleriniz var kendisine teşekkürlerimi iletin’" dediğini anlattı.

Alıntı

4 Mart 2019 Pazartesi

İp Baskısı

                         
İp baskısını yapmayan var mı aramızda? Varsa hemen bir kutu sulu boya, yaklaşık yarım metre ip ve bir kağıdımız varsa hemen başlayabiliriz. Biz bu akşam Eymen ile birlikte bu çalışmayı yaptık ve çok da eğlendik. Benim küçüklüğümün en güzel resim dersleri, patates baskısı ve ip baskısıyla olmuştur. Baktım da, oğlumun sınıfında bu tür çalışmalara nedense pek yer verilmiyor. Ben de evde birlikte yapmaya karar verdim. Hem çok basit, hem de çok eğlenceli oldu. Bu çalışma için yapmamız gereken tek şey, ipi farklı renklerde boyamak ve ortadan ikiye katlamış olduğumuz kağıdın arasına gelişigüzel koymak. Daha sonra ipin dışarıda kalan ucunu hızlıca çekmek. İşte hepsi bu kadar. Küçük yaştaki çocuklarla da anne yardımıyla çok güzel yapılabilir. Yapacak olan herkese bol eğlenceler 🎨



2 Mart 2019 Cumartesi

Türk Kültürü




Dün akşam okuldan geldikten sonra, Eymen bana "Türk kültürü deyince aklına ne geliyor?" diye sordu. Normalde bu tür soruları pek sormadığından şaşırdım. Daha sonra aklıma gelenleri sıraladım. Neden sorduğunu da merak ettim ama "öylesine" deyip geçiştirdi. Ben mutfaktayken içeri doğru kafamı uzattığımda Eren legolarıyla oynuyordu. Bu sıralar en sevdiği oyuncağı legoları. Yapıyor, bozuyor değişik şeyler tasarlıyor,eğleniyor. Bu benim de çok hoşuma gidiyor. Eymen de çalışma masasında oturmuş, birşeyler yapıyordu. Yemek hazır olunca, hepsi mutfağa geldi ve birlikte yemeğimizi yedik. Mutfakta işimiz bitince, hepimiz içeri geçtik ve Eren legolarına, Eymen de çalışma masasına geri döndü. Ne yaptığına bakmak istediğimde, göstermek istemedi. Ben de çok üstelemedim. Okumam gereken birkaç yazı vardı. Onları okurken, Eymen bana seslendi ve bu güzel resmi gösterdi. Öğretmenleri, Türk kültürü hakkında bir resim yapmalarını istemiş. Ben de bana ilk sorduğunda, aklıma gelen ilk birkaç şeyi sıralamıştım. Benim sıraladıklarımı resme aktarmış. Çok çok da beğendim. Tabi ödev olduğunu bilseydim, biraz daha ekleme yapardım. Ancak üçüncü sınıf öğrencisi için bu da gayet güzel. Değil mi?

28 Şubat 2019 Perşembe

28 Days Blog Challange 28



28. Bugün meydan okumanın son günü, neler oldu, koca bir ay nasıl geçti, meydan okuma nasıldı merak ettim..

Sevgili Ezgi'nin başlatmış olduğu bu meydan okumaya katılıp katılmama konusunda kararsızdım. Aslında katılmayı çok istiyordum ama her güne bir yazı yetiştiremem diye de korkuyordum. En sonunda cesaretimi toplayıp, katılmaya karar verdim. İyi ki de katılmışım. 28 gün boyunca, kendimde büyük bir sorumluluk hissedip yazı yazma ve diğer blog arkadaşlarımın yazılarını da bu sayede takip edebilme fırsatı buldum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bu 28 gün hem çok eğlenceli, hem de çok verimli geçti. Ama ne yalan söyleyeyim, bazen günlük hayattaki yoğunluktan yazmaya fırsat bulamayacağım diye korktum. Hatta iki günlük küçük bir hastane maceram da oldu. Ancak hepsine rağmen hiç ara vermeden, her gün yazdım ve bu meydan okumayı başarıyla bitirmiş oldum. 👏👏👏
Aslında Ezgi'nin hazırlamış olduğu bu sorularla hem kendimizi, hem de blog arkadaşlarımızı daha güzel tanımış olduk diye düşünüyorum. Takıntılarımızı, arızalarımızı, eksikliklerimizi birbirimizle paylaştık ve böylece birbirimizle daha sıkı bir bağ kurduk diyebilirim. 

TEŞEKKÜRLER EZGİ






27 Şubat 2019 Çarşamba

28 Days Blog Challange 27



27. Bazı günler enerjin düşük uyanırsın ya da birşey olur modun düşer. Ne yaparsın da toplarsın? Var mı sihirli bir kaç önerin ?

Genellikle önemli bir işim olmadığı günler hep üzerimde bir yorgunluk, halsizlik, miskinlik olur. Canım hiçbir şey yapmak istemez. Tembellik had safhaya ulaşır. Ama yapmam gereken bir iş olursa, full enerji ile güne başlarım. 

Böyle tembel günlerimde, beni toparlayacak tek şey büyük bir fincan Türk kahvesi. O minik fincanlar kesmez beni. Büyük olacak☕️. Onu içtikten sonra biraz canlanırım. Sonra güzel bir film açarım. Bütün enerjim yerine gelir. Yeter ki sağlık olsun🙏 Gerisi yağmur gibi gelip geçici💦

26 Şubat 2019 Salı

28 Days Blog Challange 26




26. Maddi ya da manevi neye ihtiyacın var ?

Düşündüm ve bulamadım. Demek ki şükür hiçbir şeye ihtiyacım yok. Tabi insanoğlu olandan hep fazlasını ister. Şöyle birkaç milyon Euro olsa hiç fena olmaz. 💶💶💶💶

Bunların dışında benim, ailemin ve tüm sevdiklerimin sağlığının devamı, huzuru, bereketi hiç eksilmesin, çoğaldıkça çoğalsın. En önemlisi bunlar❤️

25 Şubat 2019 Pazartesi

28 Days Blog Challange 25




25. Alfabe oyunu gibi düşün. A-Z ye sevdiğim şeyler listesi. A denince aklına ilk ne geldi mesela ? Böyle tüm alfabeyi hazırla bakalım.

Ailem👨‍👩‍👦‍👦
Başarı🏆
Ceviz
Çikolata🍫
Dondurma🍧
Eymen+Eren❤️
Fındıklı latte
Gözleme
Hediye🎁
Ihlamur
İstanbul🇹🇷
Jelibon
Kahve+kitap☕️+📕
Lahana sarması
Mehmet (eşim)❤️
Nar
Okumak📕📗
Özgürlük
Patlamış mısır 🍿
Resim yapmak🎨
Seyahat✈️
Şarkılar 🎼
Türkiyem🇹🇷
Uyumak 🛌
Üzümlü kurabiye🍪
Video çekmek 🎥
Yazmak ✍🏻📝
Zeytinli açma

24 Şubat 2019 Pazar

28 Days Blog Challange 24


24. Farklı şehirlerdeyiz ya da aynı yerde bile olsak herkesin önerisi kendine özel olur eminim. Bulunduğun şehir ile ilgili öneri listesi şahane olur bence. Bir günüm var neler yapabilirim orada ? Nerede leziz birşeyler yiyebilirim bir düşün bakalım ?

 

Bir gün yolunuz Berlin'e düşerse, tabii ki öncelikle blog arkadaşınız olan benimle yüz yüze tanışıp, beraber güzel bir gün geçirmenizi isterim. 
Eşimle beraber sık sık kahvaltı yaptığımız Peri Restorant ilk durağımız olur. Kahvaltısı güzel, çeşit fazla, seçenek çok👍.



Güzel bir kahvaltının ardından, Berlin'in sembolü sayılan Brandenburger Tor ve ardından Fernsehturm'a gider, gezer ve bol bol fotoğraf çekeriz.


Eğer müze seven bir blog arkadaşımsa gelen, burada Müzeler Adası (Museuminsel) adı verilen bir yer var. Bir sürü görülmeye değer müze burada peşpeşe sıralanmış, ziyaretçilerini bekliyor. Kesin oraya gideriz.





Bu kadar kestikten sonra kesin acıkmışızdır. Öğlen yemeğimizi Berlin'de "Küçük İstanbul" adı verilen Kreuzberg semtinde yeriz. Adım başı Türkler'le karşılaşacağımız bir semt. Doktoru, marketi, eczanesi, kuaförü, yani aklınıza gelebilecek ve ihtiyaç duyulabilecek her şeyi Türkçe dilinde, hatta Türkler'le halledebilirsiniz. Burada  "Hasır Restorant" oldukça meşhurdur. Yemekleri güzel ve temiz. Tercihimiz sanırım burası olur.




Yemek sonrası, bu semtte küçük bir gezinti yaparız. Hatta bu semtte salı ve cuma günleri Türk pazarı da kuruluyor. Aynı Türkiye'deki gibi. Sebze-meyve, kumaş, ıvır zıvır her şey var. 
Hazır buraya gelmişken, Berlin Duvarı kalıntılarına da bakmaya gideriz.




Buranın ardından, belki alışveriş yapmak isteyebiliriz. Bunun için de Potsdamer Platz'a gideriz. Biraz da hediyelik eşya alırız. Sonra bence  kesin yorulmuş oluruz. Köşedeki Starbucks'da fındıklı latte içer, yorgunluğumuzu atar, günün değerlendirmesini yaparız. 
Aslında gezeceğimiz daha çok yer var ama vaktimiz yetmez. Eğer biraz vakit kalırsa, kanalda tekne turu yapıp, gezilecek ve görülecek birçok yeri bu tur aracılığı ile görmüş oluruz.





Akşam yemeğine de evimde misafir etmek isterim. Ellerimle hazırladığım yemeklerden tattırmadan, misafirimi yollamam. 💕